top of page

 

UÇURUMUN KIYISINDA YAŞAMAK !

 

Diyalizle yaşarken, uçurumun kıyısında yaşarmış gibi hissedersiniz kendinizi. Her an ayağınız kayacak ve düşecekmişsiniz gibi. Yere daha sıkı basmak gerektiğini anlarsınız, sonrada sımsıkı tutunursuz yaşama.

 

Benim diyaliz serüvenim, periton diyalizi ile başladı. 6 saatte bir evde kendim yapıyordum. Rutin de ayda bir kez, şikayetim olduğunda ise daha sık hastaneye gidiyordum. Periton diyalizi ile 5 yıl yaşadım. Periton diyalizinin zorlukları, hemodiyalize göre daha farklı. Periton diyalizinde, karnınızda sürekli 2 litre sıvı olduğu için, yemek yemek işkenceye dönüşüyor. Sürekli mideniz bulanıyor, şişlik ve gerginlik hissettiğiniz için yemek yiyemiyorsunuz.

 

Şimdi ise; haftanın 3 günü hemodiyalize gidiyorum. Hemodiyalizde periton diyalizinden farklı olarak devamlı bir yemek yeme isteği içerisinde oluyorsunuz. Diyalize bağlandıktan yarım saat sonra şiddetli bir açlık hissetmeye başlıyorsunuz ve bu açlık bütün gün devam ediyor. Bir de bununla savaşmak zorunda kalıyorsunuz. Neden mi savaş …

 

Çünkü yemek yerken bir lokmanın hesabını, bir yudum suyun hesabını yapmak zorundasınız. Soğuk havalarda, bir tas çorbanın tadı, bir bardak çayın keyfi, çok daha önemli. Sabah bir bardak çay içtiyseniz; öğle yemeğinde çorba içemezsiniz. Öğle yemeğinde çorba içtiyseniz; akşam yemeğinde içemezsiniz. Akşam yemekten sonra çay keyfi yapamazsınız, hafta sonları çay, çorba içemezsiniz; çünkü iki gün diyalize girmeyeceksiniz.

 

Günlük yaşamımızı sürdürebilmemiz için çok fazla ilaç desteği gerekiyor. Ben şu an günde 15-16 adet ilaç içiyorum. Onlarda susuz içilmiyor. İlaçlarla birlikte yaklaşık 1 litre su içiyorum. Bu da günlük su içme limitime denk geliyor. Sonra ne çaya, ne de çorbaya limit kalmıyor. Potasyumdan dolayı meyve suyu zaten içemiyorsunuz.  İlaç saatini bekleyip; hem ilacınızı içip hem de susuzluğunuzu gidereceksiniz. Böyle olunca susuzluğunuz hiç bitmiyor. Birde mevsimlerden yaz ise; musluktan akan suya ağzınızı dayayıp, doya doya içmek  geliyor içinizden. Yanınızda su içenlere imrenerek bakıyorsunuz.

 

Yemeği de doyana kadar yiyemiyorsunuz, sebze ve meyveyi potasyumdan dolayı; et, balık, peynir, süt, yoğurt gibi yiyecekleri de fosfor kabusundan yiyemiyorsunuz. İşte o yüzden yediğiniz her şey ölçülü ve gramla oluyor.

 

Tüm bunlara, haftanın 2-3 gününü acillerde geçirmemek, sevenlerinizi de uğraştırmamak için dikkat etmeniz gerekiyor.

 

Diyaliz sonrası, bitkin bir halde eve geliyorsunuz ve hemen bir şeyler yiyip yatmak istiyorsunuz. Ancak 3-4 saatlik bir uykudan sonra kendinize gelebiliyorsunuz. Kendinize geldiğinizde de gün bitmiş oluyor. Haftanın 3 günü bir diyaliz hastası için böyle geçiyor.

 

Biz diyaliz hastalarının en önemli sorumluluklarından biri de kolumuzdaki fistülümüzü hep korumak zorunda olmamız. Çünkü bu bizi hayata bağlayan, en önemli araçtır.  Ağır kaldırmayacaksınız, uykuda kolunun üzerine yatmayacaksınız.  Böyle olunca da tedirgin oluyorsunuz. Ben bu yüzden; geceleri en az 10 defa kalkıp kontrol ediyorum. Acaba kolumun üzerine yattım mı, zarar gördü mü diye korkuyla yaşıyorum. Çünkü yaşamak istiyorum, hayat çok güzel; sevdiklerimle birlikte olmanın mutluluğu her şeye değer biliyorum.

Aliye Şentürk

 

burcualiye@gmail.com

Yayın Tarihi:09/04/2016

bottom of page