Ferdi Dursun
KİBARLIK BUDALALARI
“Denize düşen yılana sarılır” demiş atalarımız. Bu sözü çok duydum, çok kullandım da, tam mânâsını geçen gün anladım. Şimdi şöyle: Denize düşüyorsun ya, yüzmede bilmiyorsun, batıp çıkıyorsun. Az öteden kocaman ve renkleriyle “ben zehirliyim adamı bi sokuşta öldürüm yaklaşma” diyen yılana, iki dakika daha su üstünde kalmak için, can havliyle sarılıyorsun. Sokarsa da, hemen ölmezsin yeter ki batma. Sudan çıkarsan, panzehir manzehir bulup kurtulursun. Bu mantıkla göz göre göre, bile bile sarılırsın yılana, gurbetten gelen ahbabın gibi.
Diyaliz hastaları olarak bizler, kendimize iyi bakmazsak, hele hele vücudumuzu ayakta tutmak için 24 saat harıl harıl çalışan beynimizi; “o bana niye öyle dedi”, “bu bana niye böyle davrandı” gibi sürekli arkaplanda çalışıp yoran buglarla (stres, derin düşünme, kafaya takma) meşgul edersek pusuda bekleyen bakteri virüs enfeksiyon gibi düşmanlara fırsat tanımış, beynimizin gözden kaçırmasına sebep olmuş oluruz.
Kafada bulunan bazı şeyler dikkatsizliğe, dikkatsizlik tedbirsizliğe, tedbirsizlik de, enfeksiyon kapıp hastalanmama sebep oldu. Gecenin bir yarısı nefesim kesilerek uyandım. Hemen alt katımda bulunan eniştemi aradım; ““Abi nefes alamıyorum”.
Acil servisteyiz ve basınçlı oksijen veriliyor. Kan oksijeni % 74, bunu sağlamak için çırpınan kalp 124 atıyor, basınçlı oksijenle bu böyle. Oksijeni çıkarınca kan oksijeni 73-72-71, kalp hızı 125-126-127. Eşhedü en laaa ilahe illallah...
Oksijen biraz düzelene kadar durduk öyle, 10 saat filan. Sonra diyalize geldik. Fistül sizlere ömür. Katater mateter taktırıp o gün diyalize girip, kefeni yırttık elhamdülillah.
Neden bunları böyle anlatıyorum. Denize böyle düştük, işte. Ertesi diyaliz yaklaşıp, yine nefes darlığı başlayınca, oksijen tüpünü hazır etmiştik, ama bir gecede tüpü bitirdik. Tüp bitiyor, nefes yok. Servisin tüpü değiştirmeye gelmesine daha 4 saat var. Letgo metgo, ikinci el, yakınlarda bir yerden “nefes versin yeter” misali bir makine bulduk elhamdülillah, 2 saat içinde.
Makine burnumda diyalize daha bir gece var. Denize düşmüşüm, alabora olmuşum. Google’ a bak; “Nefes açan bitkisel”, Youtube bak; “İltihap söken bitkisel karışım”.Hemen yanında bir video başlığı “Oksijen makinesinden böyle kurtuldum”, “Tuvalete gidemiyordum şimdi koşuyorum”. Ondan ona, ondan ona; “Filan doktorun tavsiyeleriyle ayağa kalktım”, “Artık camiye gidebiliyorum” falan filan, sonunda kendimi o kibar doktorun sitesinde buldum.
Hemen yazdım; “Nefes darlığı için ne alıyoruz”. Hiç yaş, boy, kilo, hastalık, kullandığım ilaç filan sormadan; “Panax+reishi mantarı öneriyoruz, beyefendi”.
Belli yani; bu yılan beni sokacak, ama can havlindesin. “Zaten yolun sonuna gelmişim ne kaybederim ki, bir deneyelim” mantığıyla, hiç parasına puluna bakmadan, alıyorsun. Bu vicdansız umut tacirleri de bunun bilincinde 1 tableti sana 2 liraya satıyor. Kutuda 180 tablet başlangıç olarak öneriyor.
Tekrar eskisi gibi nefes alabilmenin, hayata dönmenin hayaliyle elinde avucunda ne varsa veriyorsun. Sonra oksijen makinesi sayesinde, beyne biraz oksijen gidince. mantıklı düşünmeye başlıyorsun;“Ulan sen diyaliz hastasısın, fosfor potasyum diyetin var, tansiyonun var, kan sulandırıcı kullanıyorsun, daha bir sürü ilacın var”. Bir araştırayım bakalım deyip, sonuçta sipariş iptali yapıp, para iadesi istiyorsun.
“7 gün Koşulsuz iade garantisi” diye reklam yapan o kibar beyler; “Neden iade ediyorsunuz, sizi uzmana aktarayım, uzmana aktarayım “ diyerek sizi profesyonel ikna dersi almış ikna uzmanlarına, umut tacirliği uzmanlarına aktarıyorlar, kibarlık budalaları.
Aman aman diyeyim, ben ettim sakın siz etmeyin. Bunlar organize işler internette, YouTube’ da sazan sarmalı kurmuşlar.
Siz diyaliz hastasısınız birinin önerdiği düz duvara tırmandıran otunu alır yersiniz, 4 dakika sonra potasyumdan kalbiniz durup, dört kolluya binip son yolculuğunuza çıkarsınız. Doktorunuza sormadan, maydanozun yanına, roka bile koymayın.
Bu yazıyı da benden “diyalizle uzun yılların sırrı” konulu bir yazı isteyen, doktorum vesilesiyle sizlerle paylaşmış olayım. Gerçi pek istediği konu olmadı ama, sanırım diyalizle uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı; kafanızın geçte olsa çalışması, kafanıza oksijen gitmesi. Kafanızı rahat bırakın. Değmeyecek şeylerle onu meşgul etmeyin, yormayın, üzmeyin. Hastalığınız da ikinci planda olsun, kendinize uğraşmaktan yorulmayacağınız sevdiğiniz bir amaç bulun, o yolda mücadele edin. Karşılaştığınız her zorluğu, bu hayat oyunun zor bir aşaması olduğunu düşünün. Öyle de gerçekten.
“O hanginizin daha güzel işler yapacağınızı sınayıp size göstermek için hayatı ve ölümü yaratandır“ (Mülk Suresi 2. ayet)
Kendinizin ne kadar güzel işler yapacağınızı yaşayarak öğrenmeniz için size bu hayat verildi.
“Sizi biraz korku, biraz açlık, biraz mala veya cana gelecek eksikliklerle imtihan edeceğiz, sen sabredenleri müjdele” (Bakara Suresi 155. ayet)
Bu vesileyle “Denize düşen yılana sarılır”, “Bir musibet, bin nasihatten evladır“ buyuran atalarımızı rahmetle anıyorum.
Yayın Tarihi: 14 /04/2019