BİR DİYALİZ HASTASININ KALEMİNDEN
Değerli okurlar
Diyaliz hastalığının nedenleri, yaşanan sıkıntılar, hastalığın seyri gibi konularda yaşanmış ve araştırılmış gerçekleri yazmaya çalışacağım (Bilimsel verilere dayanmayan bu bilgiler sadece tecrübe ve araştırma ile sınırlıdır).
Bildiğimiz gibi böbrek yetmezliği, böbreklerin çalışmaması nedeniyle oluşmakta, bunun sonunda da idrarın kesilmesi ve diyaliz tedavilerine ihtiyaç ortaya çıkmaktadır.
Böbrek yetmezliğinin son döneminde artık diyaliz hazırlıkları başlamaktadır. Bu hazırlık döneminde nefrolog tarafından diyaliz merkezine diyaliz raporu yazılmakta, hastanın sol koluna da fistül operasyonu kalp ve damar cerrahisi tarafından yapılmaktadır. Fistül açma işleminde arter ve ven (atar ve toplar damar) birleştirilerek kan akımının hızlanması amaçlanmaktadır. Bu dönemde nefrolojik değerler alarm seviyesindedir. Fistül açıldıktan sonra hemen kullanılmamakta en az 1-1,5 ay olgunlaşma süresinin beklenmesi söz konusudur.
Hastalığın sebebi böbreklerin çalışmamasıdır ve bunun sebebi ise üşütme, düzensiz beslenme gibi etkenlerdir. Ayrıca böbrek hastalığı sinsi ve belirti vermediği için tedaviye geç kalmamak adına 6 ayda bir kan tahlili yapılmalı ve durum ortaya çıkarsa tedaviye erken başlamalıdır. Erken teşhis her sağlık konusunda olduğu gibi nefrolojide de önemlidir.
Diyaliz başladıktan sonra hekimler ve hemşireler tarafından verilen diyaliz eğitiminde en fazla üzerinde durulan konu iki diyaliz arasında alınan sıvı miktarıdır. Önerilen miktar vücut ağırlığının %2,5 civarında kalmasıdır. Bir diğer konu diyaliz hastalarında beslenmedir. Çünkü diyaliz idrar yapmadığımız için kanda biriken atık maddelerin temizlenmesi ve damarlarda biriken sıvının dışarı atılması diyaliz işlemi ile yapılmaktadır. Tuz alımı ise damarlarda sıvıyı tutmakta ve iki diyaliz arasında alınan kiloyu arttırmaktadır. Diyalizde kilo alımı ise kalbi olumsuz yönde etkilemektedir.
Tedavi sırasında elektrolit dengesi de bozulabilmektedir (Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi). Genelde bu değerler artma eğilimindedir ve tedavi için verilen ilaçlar diyaliz hekiminin önerdiği şekilde kullanılmalıdır. Özellikle potasyum ve fosfor içeren yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Çünkü bu değerlerin yükselmesi sağlığımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Diyaliz, artık bizler için bir yaşam biçimidir. Seans sırasında değerli doktor ve hemşireler her an başımızdadır ve herhangi bir olumsuzluk durumunda derhal müdahale etmektedirler. Damarlardan sıvı çekildiği için diyaliz sonlarına doğru tansiyon düşmesi görülebilir.
Diyaliz hastalarının her birinin doktor tarafından belirlenen bir kuru kilosu vardır ve her seansta kuru kilonun üzerindeki ağırlık çekilir. Yukarıda da yazdığım gibi en önemli kriter iki diyaliz arasında kuru kilonun artmamasıdır ve sıvı alımına hastalar aşırı dikkat etmelidir.
Kanda pıhtılaşma, bacak krampları, damar tıkanıklığı gibi olumsuzluklar da görülebilir. Her altı aylık periyotta diyaliz hastalarının kalp EKG’si, akciğer filmi ve göz dibi muayenesi de istenir. Klinikte ise her ay normal kan testi, altı ayda bir ise lipitleri de içine alan kapsamlı kan testleri yapılır ve bu değerler nefrolog tarafından değerlendirilerek tedaviye devam edilir.
Diyaliz hastaları için bir diğer önemli konu da diyetisyen tavsiyesiyle beslenmedir. Her hastanın kilo ve tedavi değerlerine göre beslenme önerilir. Bu beslenme kurallarının başında tuz kısıtlaması gelmektedir. Sıvı tüketiminin az olduğu, elektrolit değerleri en uygun seviyede tutulabilecek besin tüketilmesi istenir.
Diyaliz seans bitimlerinde tansiyon düşüklüğü, baş dönmesi, bulantı, kusma gibi olumsuzluklar da görülebilir. Bunların en aza indirgenmesi ve kalbin yorulmaması için iki diyaliz arasındaki sıvı tüketimini çok iyi ayarlamak gereklidir.
Günümüzde diyaliz makinaları son derece çağdaş ve kolay kullanıma uygundur. Bu sebeple son yıllarda ev diyalizi hızla artmaktadır (Ben de ev diyalizi yapmaktayım.). Ev diyalizinin en büyük faydası klinikte 4 saat olan diyaliz süresini 7 saate kadar uzatabilmemizdir ve böylece kanımızı daha iyi temizliyor ve yaşanabilecek sıkıntıları minimuma indirdiğimiz gibi kalbe olan basıyı da hafifletiyoruz. Bir uygulayıcı olarak ev diyalizini her hasta kardeşime öneririm.
Değerli hasta kardeşlerim;
Biz bu hastalığa yakalandık diye sosyal ve ekonomik hayattan kopmamalı normal günlük hayatımızdan mümkün olduğunca ödün vermemeliyiz. Allah’a çok şükür ki hastalığımızın zor da olsa bir ölçüde çaresi var. Değerli bilim insanlarımız doktorlarımız, hemşirelerimiz bize yardımlarını esirgemeden canla başla bizim için uğraşı içindeler. Onlar bizim her zaman baş tacımızdır. Öncelikle moralimizi yüksek tutmalıyız. Çalışma hayatımıza da mümkün olduğu sürece devam etmeliyiz.
Bir diğer konu da bizlerin durumumuzun aile fertlerine etkisidir. Sağ olsunlar onlar bize her konuda destek ve yardımcılarımızdır. Özellikle eşlerimizin beslenme konusundaki titizlikleri bizi korumakta ve tedavimizi kolaylaştırmaktadır.
Sözlerime son verirken öncelikle sayın doktor ve hemşirelerimize şükranlarımı sunar, hasta kardeşlerime de acil şifalar dilerim.
Saygılarımla.
Yayın Tarihi: 01/05/2023